• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Başkan'ın Mesajı
Duyurular

Çanakçı Köyümüzü en iyi şekilde tanıtımını yapmak ve bir takım ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş olan derneğimizin faaliyetlerine devam etmekteyiz.

Öncelikle dernek faaliyetlerimizden haberdar etmek ve köyümüzün tanıtımını daha çok insana ulaşması için www.canakciyarder.org İnternet adresini faaliyete geçirerek önemli bir attığımızı düşünüyorum.

Bilindiği gibi internet sitesinin dünya genelinde haberleşme adına ve tanıtım adına büyük bir önemi bulunmaktadır. Bu vesileyle tüm faaliyetlerimizden hem gurbetteki köylülerimize hem de bizi uzaktan ve yakından tanıyan herkesi haberdar edeceğiz.


İstanbul Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 33,9766   34,0379
EURO 37,9182   37,9865
Özlü Sözler
Bir insana yapılacak en büyük kötülük, ona umut verip sonra hiçbir şey olmamış gibi gitmektir. Friends
Son Ziyaretçi Yorumları
Tolga Özgan
Güzel bir paylaşım sitesi emeği geçenlere tesekkurler

hakan uslu
Emeği gecen herkese teşekkürler. Köyümüzü, köylümüzü sevelim.Bir olalım, birlik olalım.Kırıcı değil yapıcı olalım. İyi ki varsınız.

ilknur kara
tebrik ederim bu basarıda katkısı olan herkese teşekkürler


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.
Reklam
MÜBADELE'NİN İZİNDE-YAZI DİZİSİ-3

05 Eylül 2014 Cuma 12:05

Dünyadaki en büyük acı nedir ? "Dünyada, kişi için doğup büyüdüğü yeri kaybetmekten daha büyük bir acı olamaz" Mübadele'nin İzinde

http://www.samsunkenthaber.com/haber/tarih/mubadele%27nin-izinde-yazi-dizisi-3/28432.html

Gazete Gerçek'ten Miraç Öztürk'ün kaleme aldığı Mübadele'nin İzinde' başlıklı yazı dizisi ilginç ayrıntıları ve olayları gün yüzüne çıkarttı. Gazeteci Öztürk'ün gerçek kişilere ulaşarak kaleme aldığı yazı dizisi kaldığı yerden devam ediyor.
 
Harmandakilerin çığlıkları komşu köylerden duyuluyordu
 
Yunan subayı köydeki tüm kadınlara, çocuklara dağdan dikenli çalı toplatıyor ve harmana serdiriyor. Zorla çoraplarını çıkartılan köy halkı, kamçılarla çalının üzerinde yürümeye zorlanıyor. Bağıranlar, ağlayanlar, kadınlar kocalarını o halde gördükçe çığlıklar daha da artıyor. Bir Yunan askeri, kırbacıyla köylüyü yere düşürüyor, düştüğü anda yüzü, gözü, baldırları kan içinde kalıyor. Harmandakiler, "Allah'ım sen bizi kurtar, sen bize acı" diye yalvarırken bir mucize gerçekleşiyor...
 
Ahmet Duman, dedesi ve babasının bulunduğu fotoğrafı eline alıyor, uzun uzun bakıyor... Sanki babasından dinlediği hikayeyi tekrar duyarmış gibi, başlıyor anlatmaya. İşte Ahmet Duman'ın, dedesi Veli Ağa'nın, gerçek; yaşanmış "çalı harmanı" hikayesi:
 

Sarışaban'a bağlı Uzunkuyu Köyü'ne bir manga askerle Yunan Subayı tozu dumana katarak gelir. Köyün meydanında bulunan harmanın yanında atlarından inen askerler, ağır adımlarla atlarını ağaçlara bağlarlar.  Askerleri gören köylüler, yanlarına giderek, saygıda kusur etmeden, "Hoş geldiniz" der. Hemen bir masa düzenleyip, içecek ikramında bulunurlar. Yunan subay bir yandan ayranını yudumlarken diğer yandan da emirler yağdırmaya başlar.  "Muhtar Veli Ağa'ya benim geldiğimi söyleyin, buraya gelsin"

05 Eylül 2014 Cuma 12:05

Dünyadaki en büyük acı nedir ? "Dünyada, kişi için doğup büyüdüğü yeri kaybetmekten daha büyük bir acı olamaz" Mübadele'nin İzinde

 

Gazete Gerçek'ten Miraç Öztürk'ün kaleme aldığı Mübadele'nin İzinde' başlıklı yazı dizisi ilginç ayrıntıları ve olayları gün yüzüne çıkarttı. Gazeteci Öztürk'ün gerçek kişilere ulaşarak kaleme aldığı yazı dizisi kaldığı yerden devam ediyor.
 
Harmandakilerin çığlıkları komşu köylerden duyuluyordu
 
Yunan subayı köydeki tüm kadınlara, çocuklara dağdan dikenli çalı toplatıyor ve harmana serdiriyor. Zorla çoraplarını çıkartılan köy halkı, kamçılarla çalının üzerinde yürümeye zorlanıyor. Bağıranlar, ağlayanlar, kadınlar kocalarını o halde gördükçe çığlıklar daha da artıyor. Bir Yunan askeri, kırbacıyla köylüyü yere düşürüyor, düştüğü anda yüzü, gözü, baldırları kan içinde kalıyor. Harmandakiler, "Allah'ım sen bizi kurtar, sen bize acı" diye yalvarırken bir mucize gerçekleşiyor...
 
Ahmet Duman, dedesi ve babasının bulunduğu fotoğrafı eline alıyor, uzun uzun bakıyor... Sanki babasından dinlediği hikayeyi tekrar duyarmış gibi, başlıyor anlatmaya. İşte Ahmet Duman'ın, dedesi Veli Ağa'nın, gerçek; yaşanmış "çalı harmanı" hikayesi:
 

Sarışaban'a bağlı Uzunkuyu Köyü'ne bir manga askerle Yunan Subayı tozu dumana katarak gelir. Köyün meydanında bulunan harmanın yanında atlarından inen askerler, ağır adımlarla atlarını ağaçlara bağlarlar.  Askerleri gören köylüler, yanlarına giderek, saygıda kusur etmeden, "Hoş geldiniz" der. Hemen bir masa düzenleyip, içecek ikramında bulunurlar. Yunan subay bir yandan ayranını yudumlarken diğer yandan da emirler yağdırmaya başlar.  "Muhtar Veli Ağa'ya benim geldiğimi söyleyin,

buraya gelsin"

ÇIĞLIKLARDAN KÖY MEYDANI İNLİYOR
Subay, birden Muhtar Veli Ağa'ya döner ve, "Çıkar bakalım muhtar efendi ayakkabılarını sen de gireceksin harmana" der, Muhtar Veli Ağa, "Benim halkım giriyorsa elbette ki ben de gireceğim" der ve çoraplarını çıkartarak, adımını atar...Dikenli harmanın içine giren köylülerin bağırışları meydanı inletiyor, bu manzaraya şahit olan kadınlar ve çocuklar, birbirlerine sarılıp; ağlıyor, feryat figan ederek, bu dayanılması güç manzarayı mecburiyetten izler. Öyle ki, erkeklerin acı bağırışları etraftaki köylerden bile duyulur. "Allah'ım sen bizi kurtar, sen bize acı, Allah Allah" diye bağırır ve yalvarırlar.
 
ADETA BİR MUCİZE GERÇEKLEŞİYOR
İşte o an, bir mucize gerçekleşir. Güneşli, sıcak bir havada başlayan çalı harmanı, uzaktan gelen simsiyah bulutun üzerine hızlıca gelerek, yeri göğü inletmeye başlaması, başta Yunan subayı olmak üzere herkeste derin bir korkuya neden olur. Gök öyle bir gürler ki, harmanın içindeki ve dışındakiler, korkudan yere yatar. Subay hemen yerinden kalkar ve askerlere de kalkmaları emrini verir. Kapkara bulutların birden peydahlanmasına anlam veremeyen Yunan Subay, söylenerek köyü terk eder.
ÇIĞLIKLARDAN KÖY MEYDANI İNLİYOR
Subay, birden Muhtar Veli Ağa'ya döner ve, "Çıkar bakalım muhtar efendi ayakkabılarını sen de gireceksin harmana" der, Muhtar Veli Ağa, "Benim halkım giriyorsa elbette ki ben de gireceğim" der ve çoraplarını çıkartarak, adımını atar...Dikenli harmanın içine giren köylülerin bağırışları meydanı inletiyor, bu manzaraya şahit olan kadınlar ve çocuklar, birbirlerine sarılıp; ağlıyor, feryat figan ederek, bu dayanılması güç manzarayı mecburiyetten izler. Öyle ki, erkeklerin acı bağırışları etraftaki köylerden bile duyulur. "Allah'ım sen bizi kurtar, sen bize acı, Allah Allah" diye bağırır ve yalvarırlar.
 
ADETA BİR MUCİZE GERÇEKLEŞİYOR
İşte o an, bir mucize gerçekleşir. Güneşli, sıcak bir havada başlayan çalı harmanı, uzaktan gelen simsiyah bulutun üzerine hızlıca gelerek, yeri göğü inletmeye başlaması, başta Yunan subayı olmak üzere herkeste derin bir korkuya neden olur. Gök öyle bir gürler ki, harmanın içindeki ve dışındakiler, korkudan yere yatar. Subay hemen yerinden kalkar ve askerlere de kalkmaları emrini verir. Kapkara bulutların birden peydahlanmasına anlam veremeyen Yunan Subay, söylenerek köyü terk eder.
 
SUBAY VELİ AĞA'YA AFFETMESİ İÇİN YALVARIR
Aradan 1 ay geçer. Kaymakam dediğini yapar. Veli Ağa'nın evine genç bir subay gelir. Olayı araştırdığın ve harman giren herkesten ifade alacağını söyler. Uzunca bir süre köyde kalır, Veli Ağa subaya yaptığı yeni evden bir oda tahsis eder ve subay kaldığı sürede herkesle görüşerek soruşturmayı tamamlar. Ayrıca, civar köydekiler çalı harmanını yapan subay hakkında tahkikatın yapıldığını duyup Veli Ağa'nın evine gelirler. Genç subaya, diğer subay kendilerine çalı harmanı yapmasın diye verdikleri heybe dolusu altınlardan bahsederler. Bir kaç gün sonra çalı harmanını yapan subay köye gelerek, Veli Ağa'dan af diler. "Ben ettim sen etme, çoluk çocuğum var" diyerek yalvarır.
 
Veli Ağa da, "Madem ki çoluk çocuğunu düşünüyordun, bu köyün çocuklarını, eşlerini neden düşünmedin? Seni ancak tahkikatı yapan subay arkadasın kurtarsın" der. Subayla diğer subayın bu arada ne konuştuğu kimse tarafından bilinmiyor. Aradan 1 ay gibi bir zaman geçer ve Kaymakam Veli Ağa'yı çağırır, O'na müjdeli haberi verir. Subayın rütbeleri sökülmüştür" 
 
YARALARI GEÇSİN DİYE KUZU POSTUNA SARDILAR 
Veli Ağa'nın ayaklarında, kollarında, ellerinde, kulaklarındaki dikenler vardır. Sırtı kamçı izleriyle simsiyahtır. Derhal iki koyun keserler, derilerini ayırırlar ve Muhtar Veli Ağa'yı, bu koyun postlarına sararlar. Veli Ağa, 1 ayda ancak kendine gelir.  
 
ALLAH KÖYLÜLERİN YAKARIŞLARINI DUYUYOR
İşte o an, bir mucize gerçekleşir. Güneşli, sıcak bir havada başlayan çalı harmanında, uzaktan gelen simsiyah bulutun yeri göğü inletmeye başlaması, başta Yunan subayı olmak üzere herkeste derin bir korkuya neden olur. Gök öyle bir gürler ki, harmanın içindeki ve dışındakiler, korkudan yere yatar. Subay hemen yerinden kalkar ve askerlere de kalkmaları emrini verir
 
"ALLAH'IM SEN BİZİ KURTAR" DİYE BAĞIRIYORLAR 
Dikenli harmanın içine giren köylülerin bağırışları meydanı inletiyor, bu manzaraya şahit olan kadınlar ve çocuklar, birbirlerine sarılıp; ağlıyor, feryat figan ederek, bu dayanılması güç manzarayı mecburiyetten izler. Öyle ki, erkeklerin acı bağırışları etraftaki köylerden bile duyulur. "Allah'ım sen bizi kurtar, sen bize acı, Allah Allah" diye bağırır ve yalvarırlar. 
 
 

YARIN:  HRİSTİYANLARLA MÜSLÜMANLARIN ORTAK EVİ: MÜBADELE MÜZESİ

 


05 EYLÜL 2014







Okunma Sayısı: 44


3.144.1.201








DİĞER HABERLER

Aidat Borcu Sorgulama
Reklam
Ziyaretçi Sayacı
Bugün: 270
Dün: 292
Toplam: 17194

Samsun İlkadım Çanakçı Köyü

© Copyright 2024  V4.5 Tüm Hakları Saklıdır.

Hazır Dernek Sitesi



Top